Listeler fakında olmadan hayatımızın dört bir yanını sarmış durumda. Dikkatimizi son zamanlardaki web sitelerinde yazılan makalelerden (5 adımda kaygınızı azaltın vbz.) dolayı çok fazla çekse de, hayatımızın hep içindeydiler. Antik Yunanların dünyanın yedi harikasını sıralaması ne kadar eskilere kadar gittiğinin güzel bir örneği. Bununla birlikte günümüzde listeler, psikologların araştırma alanlarına giren önemli konulardan birisi.
Evden alışverişe giderken listeler yapıyoruz, yoğun kişilerin günlerini planlarken takıntı düzeyinde listeler yaptıklarını görüyoruz, en iyi 100 film arasından film seçip izlemeye çalışıyoruz, en iyi 100 okul arasından bir okula girmek için araştırma yapıyoruz. Bunları uzatmak çok zor değil.
Bu listeleri birçok parametreye göre sıraladığımız gibi genellikle önem sırasına göre sıralıyoruz. En basitinden Google üzerinde bir araştırma yaptığınızda bile google bize sonuçları sıralıyor ve bu sıralamayı zihnimiz en üstteki en iyi ve işimize yarar, sonraki sonuçları daha az önemli şeklinde algılıyor. Yani siz psikolog araştırması yapıyorsanız, google’ın sunduğu sıralamada en üstteki 3 sıralama beyniniz için en iyi 3 psikolog şeklinde algılanıyor. En son yaptığınız google aramalarına dikkat edin, kaç kere ikinci sayfaya geçtiniz? Google’ın insan gibi düşünen arama motoru yapmaya çalışmasının altında yatan en büyük sebepte zaten bu.
Listeler, bir şeyleri anlamlandırma açlığından -teşbihte hata olmaz- birşekilde fast food’a karşılık geliyor gibi görünüyor. Maria Konnikova’nın The New Yorker’da yazdığı gibi, beynimiz bir listeyle karşılaştığında çok heyecan verici bir şey bulmuş gibi oluyor. “Liste halinde numaralandırılmış bir makale doğası gereği cezbedici” diyor Konnikova.
Listeler tam da beynimizin zevkine göre ambalajlanmış gibi. Başlıktaki içerik akışı ilgimizi çekiyor çünkü konusunu önceden var olan bir kategori ve sınıflandırma sistemine konumluyor. Ayrıca listeler bilgiyi mekansal olarak düzenliyor ve uzunluğu bilinen, sonu olan bir hikaye vaat ediyor. Bu listeler hayatın tüm alanlarıyla ilgili bilgiyi bizlere kategoriler halinde ve bir sonuç vadederek veriyor. Böylece kavramlaştırma, kategorize etme ve analiz yapmanın zihinsel yükü önceden tamamlanmış oluyor. Bu durum bir bakıma koca bir narı parçalayıp, tanelere ayırıp yemektense, kırmızı suyunu yudumlamak gibi.
Yani listeler beynimizin yapması gereken işi onun yerine yapıyormuş gibi düşünmemize sebep oluyor. Bu da -çoğunun saçmalıktan ibaret olduğunu bile bile- neden listelere şöyle bir göz atmadan duramadığımızı açıklıyor.
Copyblogger kurucusu Clark listeleri yaparken insanların en çok ilgisini çeken rakamların 3-5-7 gibi tek sayılar olduğunu söylüyor.
Listelerin Görselleştirmedeki Etkisi
Listelerin bilgiyi düzene koymanın ve algılanmasının yanında birçok insan için akılda tutma işlevi de görmekte. Listeleri dikey olarak yazma eğilimimiz, gözlerimizin sayfanın başından sonuna yavaşça kaymasıyla, mekansal düşünceyi de destekleyerek öğrenme sürecimize yardımcı olur.
Sebze meyve listesi yapmamızın altında yatan sebep de bu gibi duruyor. Alışveriş listesi yapıp listeyi evde unuttuğumuzda bile, listede yazılanları birçoğunu hatırlayabiliyor olmamızın sebebi, zihnimizin yazılanların yerlerini görselleştirebilmesinden kaynaklanıyor.
Birde yazılan listelerin üzerini çizmekten aldığımız haz var o konuya hiç girmiyorum.